BUDO

  • 29 Temmuz 2017

Bu yazı ilk olarak Avrupa Aikido Federasyonu’nun yayın organı olan AikidoEurope’ta basılmıştır. Yazı, Aikidosphere.com sitesinde bulunan İngilizce metinden (https://aikidosphere.com/nt-e-budo)  Bilkent Ünivesitesi Aikido Dojosu’ndan İrem Han tarafından çevrilmiş, düzeltisi yine aynı dojoya üye Sarp Başaraner, son kontrolü ise Dojo eğitmeni Tayfun Evyapan tarafından yapılmıştır. Bu çalışma “Budo yapıyor muyuz” sorusuna yanıt arama çabalarımızın bir ürünüdür. Metinde Japonca sözcükler Romaji yazım sistemiyle eğik karakterler kullanılarak yazılmıştır.

Nobuyoshi Tamura, Shihan, 8. Dan

Günümüzde Amerika’da olduğu gibi Avrupa’da da birçok Budo gittikçe artan katılımcılarıyla güçlenmekte. Bizim gibi Budo yolunu takip edenler için bu mutluluk verici olmalı.

Ancak  birden bire ortaya çıkan ve birbirinden oldukça farklı tüm bu Budo’lar beni hayrete düşürüyor ve aklımı karıştırıyor. Bahsettiğim, uzun zamandır gizli kalan ışığı yeniden keşfeden ve öncesine göre haklarında daha iyi hüküm verilen eski Budolar değil. Aksine bu beni rahatlatıyor ve memnun ediyor. Daha ziyade bir savaş sanatını diğeriyle karıştırıp, birbirine ekleyen, doğunun renkleriyle ve gizemli esanslarıyla dolu olan Budo’lar.

Dünya devinim halinde olduğundan bir toplumda yaşayan insanların sonraki nesil için uyarlamak amacıyla içinde bulundukları toplumu değiştirmekle yükümlü oldukları doğruysa, tekniklerin, kültürlerin ve medeniyetlerin değişmesi de bir o kadar normaldir. Bu varoluşun en temel şartıdır. Demek ki Budo da aynı şekilde formunda değişikliğe uğrayabilir. Ancak bir Budo‘yu bu kadar özünden değiştirmek doğru mudur?

Japonya’da denir ki, sıradan bir ağaca bambu aşısı yapamazsın. Eğer ki bu aşı tesadüfen tutarsa sonuç ne olur? Bir ağaç mı çıkar ortaya, yoksa bambu mu? Buna ne ad verilir?

Savaş sanatının Batı’da yaygınlaşması belki de Batılıların sıklıkla Budo hakkında iyi bir kavrayışa sahip olamamalarıyla açıklanabilir. Benim de Budo‘nun ne olduğuna dair iyi bir açıklama yapamayacağım doğrudur. Budo‘nun tarihi iki bin yıl geriye gider. Bu iki bin yılda çağa, bölgeye, kişiye bağlı olarak Budo’nun birçok farklı yüzü ortaya çıkmıştır. Ancak günümüzde her Japon’un yüreğinin derinliklerinde engin bir Budoalgısı yatmaktadır ve belki bir Japon olarak ben size yararlı olabilecek bir açıklamada bulunmaya çalışabilirim.

Aslen BU, silahlı savaş yöntemleri yani öldürme metodu, savaş metodu anlamına gelir. Daha sonra BUDOtabiri ise barış durumunu sürdürme yolu, insanoğlunun içindeki yaşam algısının uyanış metodu demektir. Muharebenin amacı değişmiştir. Bu durum gerçekten bu kadar kesin mi? Asker kelimesinin kökeni Romalılarda ödemesini tuzla[1] alan, sonrasında ödeme alan, yani ücret ödenen kişi ifadesinden gelir.

Japonya’da silahlı birine MONO NO FU deriz. MONO silahlı, FU ise kişi demektir. TSUA (TSUBA) MONO da aynı anlamda kullanılır. Cesaretli, nitelikli kişiye de MASURAO deriz. Diğer savaşçıdan üstün bir savaş eri. Zamanla Samurai veya BUSHI kavramına geliriz, asıl özelliği sadakat olan savaşçıdır bu. BUSHI, vücudu ezilip kemikleri ufalanana kadar sadakati tükenmeyen savaşçıdır. Dolayısıyla Bushi‘nin gayreti ölüme başkaldırı yönündedir. Kararı, pişmanlık duymadan, hayata bağlanmadan ölmektir. Hayatının anlamı, hayatını vermesinde yatar. Ait olduğu hanenin başındakini korumaktır. Böylesi bir hayata BUSHIDO, yani Bushi‘nin izlediği yol denir. Biz Japonlar için Bushi ideal kişinin tasviridir.

Yorumlamamıza devam edelim.

Bir toplumda silah taşıyan kişi şüphesiz çok güçlüdür. Bu kişini gücünü başkasına zarar vermek için kullanması oldukça kolay olacaktır. Doğal olarak herkesin kendine düşkünlüğü vardır. Bu yüzden arzuları yenmek için benliğe hükmetmek zordur. Kişinin güçlü olmasını gerektirir.

Demek ki Samurai ya da Bushi hep daha iyi olmak için yalnızca savaş sanatını icra etmekle yetinmeyip, aynı zamanda ruhun derin niteliklerini de taşımalıdır. Ahlaki kültürü ikinci bir deri gibi kuşanmalıdır. Bunu herkesin görüp algılayabilmesi gereklidir. Biz Japonlara göre Samurai, edindiği niteliklerin tamamını günlük yaşamına taşıyabilendir. Böylelikle Samurai mükemmel insan şekline ulaşır.

Gelin açıklayalım.

Salt fiziksel güç ve silahta kabiliyetli olmak tek başına önem taşımaz. Duruş ve genel tavır yenilgi durumunda bile gerçek Samurai’ı diğerlerinden ayırır. Bu yüzden orta çağda savaş kaybedildikten sonra ya da bir kale teslim olduğunda, halkın veya emrindekilerin bağışlanıp özgür kalması şartıyla hükümdar kendisini ve ailesini feda ederdi. İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya hükümdarı, General MacArthur ile karşılaşmasında, sorumlu kişi olarak kendinin ve ailesinin hayatını sunup Japon halkına zarar gelmemesini istemiştir. Hem de bunu başından beri savaşa karşı olmasına rağmen yapmıştır.

Bu tür davranışlar bizim için Bushi’nin yolu, yani Bushido‘dur. Buraya kadar açık mı?

Soruyu bir diğer boyuttan ele alalım.

Günümüz Avrupa’sında birçokları tarafından BU, mızrağı durdurmak şeklinde çevrilir. Ancak asıl anlamında BU; mızrak ve ayak, mızrak ve ayağın birleşimi şeklinde çevrilir. Mızrağı ayağının önünde tutmuş, yere sağlam basan birinin duruşu silahlı ve fiziksel olarak güçlü birinin simgesidir. Başkalarının, mesela ülkesinin hizmetinde silah kuşanmış biri, bir ülkenin muhafızı da diyebilirsiniz. Benliğini tümüyle adamış olmayı betimleyen bu resim Japonlar için hakiki kişinin sembolüdür. Bunu biraz daha açıklayarak vurgulayacağım.

Hayvanlar dişlere, pençelere ve toynaklara, insanlar ise katana‘ya, mızrağa, yay ve oka sahiptir. Bunları kişisel çıkar için kullanmak hayvanlar gibi davranmaya işaret ederken, barış adına kullanmak ise insanın izlediği yoldur. BU sözcüğünün “mızrağı durdurmak” şeklinde çevrilmesi böyle bir bağlamda olabilir.

Ancak kendini koruma kabiliyeti olmadan çeşitli darbeler almak BUDO değildir, bu duruma BUDO’dan söz edilemez. Eğer askerler kendi ülkelerini koruyamazlarsa halka ne olur?

Son savaş sırasında Norveç ordusunun on üç bin askeri ve seksen eski uçağı vardı, bu askeri açıdan içler acısı bir durumdur. Alman ordusu Norveç’i üç günde işgal etti. Aynı dönemde tarafsız bir ülke olarak İsviçre’nin yüz seksen bin askeri, yüz yirmi son model uçağı ve yüz yirmi bin eski ancak iyi eğitimli askeri vardı. Hitler’in yönünü Norveç’e çevirmesinin nedeni işte buydu.

Bir ülkenin BU’su, diğer bir deyişle herkesin BU’su sürekli olarak hizmete hazır olmalıdır. Sembolik olarak deriz ki, kişi üzerine sıçrayan kıvılcımlardan kurtulmak için her daim hazır olmalıdır. İnsan bu müdahalede bulunabilme yetisini korumalıdır.

Silah tutmak, düşkünü korumak insanın imgesidir. Ancak ihtiyaç olmazsa bu güç kullanılmamalı, hele benliği tatmin için hiç kullanılmamalıdır. Şahinin iyisi pençelerini içeride tutar.

Japoncada iki ifade vardır; SATSU JINTO, öldüren, can alan kılıç ve KATSU JIN KEN, hayat veren kılıç. Bu iki kılıç aynı kılıçtır, farklı olan ise onu kullanan insandır. Kendi içindeki öldürme arzusunu yok etmek başkasının hayatını kurtarmakla eş değerdir. Bu KATSU JIN KEN‘in ifade ettiği şeydir. Bana göre bu O-Sensei’nin SEVGİ için anlamlandırdığı kavram budur.

Bushi nerede olursa olsun, herkese ve her şeye, kötü olana ve kendine her an saldırma cesareti gösterendir. Bu kesinlikle sevginin gerçek anlamıdır ve Bushi‘yi oluşturan şey sevgi kelimesinin bu anlamını taşımak, yani SATSU JINTO‘yu ve KATSU JIN KEN‘i eşit derecede iyi kullanarak gerektiğinde öldürebilmektir. Eğer kişi bu kabiliyeti barındırmıyorsa KATSU JIN KEN bir anlam ifade etmez.

Teknik düzeyde de bu geçerlidir. Çalışma insanı buna götürür. BUSHI‘yi vücuda getiren BUDO‘dur. Bu konuda yanılgıya düşmenizi istemem.

BUDO sayesinde, Bujutsu çalışmasıyla kişi güçlü bir karakter oluşturur. Bu sebepten deriz ki, BUDO yolu kişinin HİZMET etmek için benliğini terk etmesidir. BUDO tekliği, bütünlüğü ve insanlar arasındaki barışı keşfeder.

JINMU Japonya’nın ilk hükümdarına verilen isimdir. JIN, Tanrı ve MU ise BU ile aynı anlamdadır, HARBE AİT SANATLARIN ülkesinin hükümdarı olarak nakledilir. Harbe ait sanatları savaşma sanatı olarak değil de, Tanrıya ait olan ve savaş gücüne sahip TEKLİK şeklinde gerçekleşen, savaşçı ve Tanrının birliği olarak algılamalıyız. Japonların hükümdarlarına bu ismi uygun görmelerinin ardında böylesi engin bir düşünce yatar. Gerçek BUDO böylesi bariz tezatlıklar içerir: öldürmek için silahta ustalıkla uyumlu, aydınlık, temiz ve adil bir dünya inşa etmek.

İkiyi TEK kılmak.

Bu sözleri üzerinde düşünmeniz için sizlere bırakıyorum.


[1] Antik Roma’da askerlerin ücretlerinin karşılığı olarak tuz aldıklarına dair tartışma mevcuttur. Bu tartışma ücret, maaş anlamına gelen Salary sözcüğünün kökeni olan Salarium sözcüğüyle ilgilidir. Somut olarak tuz karşılığı ödeme alındığına dair bilgi mevcut değildir.

Resim: Utagawa Kuniyoshi’nin Botsu’usen Chosei (1827-1830) adlı eserinden düzenlenmiştir.<

No Replies to "BUDO"